18 Kasım 2018 Pazar

Zekare Smart Görsel Dikkat Seti



Çocuklarla gün içinde zamanı verimli bir şekilde kullanmaya gayret ediyoruz. Onlara serbest oyun zamanını bolca tanıdıktan sonra eğer bizimle vakit geçirmek istiyorlarsa kitap, dergi okuyor, bir de Zekare setimizi yapıyoruz. Daha önce aynı sayfalar kaç defa yapılmış olursa olsun, başarmanın verdiği özgüven duygusuyla tekrar tekrar üstünden geçebiliyoruz. 




Bizdeki Zekare  2-4 yaş seti. Tam adı “Zekare Smart Görsel Dikkat Seti, Eğleniyorum Öğreniyorum” olan bu setler farklı yaş gruplarına göre hazırlanmış. 5, 6, 6-9, 9-12 diye gidiyor. Kitaplar her yere rahatlıkla götürebileceğiniz sert kartondan bir çanta içinde geliyor, karton dediğime bakmayın, bayağı sağlam. Ahmet Selim’in içinde kendi arabalarını taşımışlığı var yani. Ne diyorduk, işte bunun içinden on çalışma kitabı, bir de sekiz taşlı eşleştirme paneli çıkıyor. Karışık mı oldu, durun anlatacağım. 



Toplam 120 soru, 960 egzersizden oluşan kitaplar Görsel Zeka, Eşleştirme Oyunları, İlişkilendirme gibi başlıklar taşıyor. Sorular kolaydan zora doğru gidiyor. Bu soruları çözmeye başlamadan önce panele beraberinde verilen sekiz taşı yönergelere uygun bir şekilde yerleştiriyorsunuz. Sonra taşları doğru cevaplara uygun yerlere koyuyorsunuz. Bittiğinde ise soru sayfasındaki desenle, paneli ters çevirdiğinizde elde ettiğiniz deseni karşılaştırıyorsunuz. Eğer desenler tutuyorsa yaptıklarımız doğru demek oluyor. İşin güzel yanı, bu şekilde çocuk kendisi yaptıklarının doğruluğunu kontrol edebiliyor. Bu da çocuğa bir özgüven sağlıyor. 


 

Setin diğer kazanımlarını ise şöyle sıralayabiliriz. Dikkat, odaklanma ve konsantrasyona çok büyük bir katkıda bulunuyor. Analitik düşünme ve problem çözme becerisini geliştiriyor. Sınıflama, sıralama, ilişki kurma,eşleştirme gibi temel becerilere yoğunlaştırıyor. Bonusu ise anne - baba ve çocuk arasında beraber bir şey yapma üzerine kurulu kaliteli zaman geçirmeye büyük faydası bulunması. 


 

Bizim severek yaptığımız Zekare’yi sizlere de öneriyoruz. www.kontrolyayincilik.com daha detaylı inceleyebilirsitesinde diğer yaş grubu setlerini de görebilirsiniz. İyi çalışmalar. 

29 Aralık 2016 Perşembe

Aybino - Terapötik Kitaplar Serisi






Aybino Terapötik Kitaplar

Yazan: Uzman Psikolog Ayben Ertem
Çizen: Emre Ulaş
12 Kitaplık seri


Bazen oğlumu izlerken hayretlere kapılıyorum. Allahım diyorum bu kadar minik bir çocuk böyle birşeyi nasıl düşünebilir. nasıl ifade edebilir? Kendilerine ait muhteşem bir iç dünyaları var ve bazen bir yetişkin olarak onları anlayamayabiliyoruz. Bilhassa sıkıntılı durumlarda ne yapabileceğimizi ve nasıl davranabileceğimizi bundan da önemlisi nasıl iletişime geçeceğimizi bilmiyoruz.

Mesela çocuğumuz teknolojiye çok düşkün, ona ne diyeceğiz, ceza mı vereceğiz veya boşanmanın eşiğine gelmişiz, ona bunu nasıl anlatacağız? İşte bunlar ve benzeri durumlarda terapötik yani tedavi edici etkinlik veya kitaplara başvurmak mümkün. Uzman Psikolog Ayben Ertem ise çocukların iç dünyasına girebilmek ve onlara yardımcı olabilmek için yıllardır edindiği tecrübeye dayanarak geliştirdiği karakter Aybino ile sorumluluk takvimi ve duygu kartları gibi etkinlikler hazırlıyor. Kendisi son olarak da 12 kitaplık Aybino ile Terapötik Kitaplar dizisine imzasını attı.Serinin ilk altı kitabı var bizde. Kitaplara bir bakalım mı?

28 Kasım 2016 Pazartesi

"Yeni Bebek Geldi"






Yeni Bebek Geldi
Ravensburger Minikler, Neden Niçin Nasıl Serisi 2-4 yaş

İllüstrasyon: Clara Suetens
Hikaye: Angela Weinhold
19,6x18 cm , 16 sayfa
Mikado Çocuk


Ahmet Selim'e kardeş geleceğini öğrendiğimizde içimize dolan mutluluk ve heyecandan sonra kafamızda hemen bir soru belirdi; "Peki bunu Selimo'ya nasıl anlatacağız?" Genelde eş,dost ve çevremizden duyduğumuz onu yeni başlayacak olan bebekli hayata en iyi şekilde hazırlamak için çalışmalara erken başlamamız gerektiği yönündeydi. Hemen kendi çapımda araştırma yapmaya başladım. İnternetten makaleler okudum ve sezgilerime güvenerek bir yol çizdim.

Öncelikle riskli olan ilk 3 ay, değil Ahmet Selim'e çevremize bile hamile olduğumu söylemedik. Bu süreci atlattıktan sonra ise haberi ailelerimiz ve yakın dostlarımızla paylaşıp onlardan da oğlumuzun yanında kardeş konusunu açmamalarını rica ettik. Okuduğum pek çok kaynak küçük çocuklarda zaman algısı gelişmediği için hamileliğin anlatılmasını biraz geçe bırakmayı tavsiye ediyordu, biz de öyle yaptık. Karnım iyice belirginleşip Ahmet Selim de biraz daha ne olup bittiğini anlayacak duruma gelinceye kadar bekledik. Selimo 2 yaşına geldiğinde kardeşi de 28 haftalık olduğunda da yavaş yavaş onu alıştırmaya başladık.

21 Kasım 2016 Pazartesi

İtfaiye Arabası Görevde






İtfaiye Arabası Görevde

Sesli Kitap
28x30 cm, 10 sayfa
Pena Yayınları

 Ahmet Selim'in her erkek çocuğu gibi arabalara olan ilgisi büyük. Tabi bu araba sevdası diğer araçları da öğrendikçe kendi içinde alt kollara da ayrılıyor; ambulanslar, kamyonlar, traktörler ve elbette hem parlak kırmızı rengi hem de çıkardığı ilginç seslerle itfaiye arabaları...

Peki, bu kadar okurken kafa şişiren ama aynı zamanda eğlendiren bir kitap olur mu? Vallahi olur. Neden, çünkü çocuğum itfaiyenin ne işe yaradığını öğrenirken aynı zamanda sireni nasıl ötüyor, hortumundan su fışkırırken veya geri geri giderken nasıl ses çıkıyor bunları görüyor.

14 Kasım 2016 Pazartesi

Fırtınalı Gece

Bugün blogumuzda bir konuk ağırlıyoruz; çocuklarına sonsuz şefkat ve sevgiyle bağlı olan tatlı arkadaşım Kübra Daldaban Karakurt. Kübra'nın Rüzgar ve Yaman adında iki oğlu var. Sohbet ederken söz  ne zaman çocuklarına gelse gözleri parlar ve büyük bir iştahla onlardan bahseder. Bugün ise bize kendinden de izler bulduğu bir kitaptan söz ediyor; Fırtınalı Gece...





En son ne okudun diye sorduklarında artık şöyle cevap veriyorum. Tilki  piknikte , Tavuklar karanlıkta neden göremez, Kamyonlar, dinozorlar gibi  diye sürüp gidiyor…Yaşasın Artık vinçler benden sorulur… Bu algı ve bilgi değişimin sebebi ise Tabi ki Bahtiyar Rüzgar...

Doğdugu günden itibaren ona kitap okuyorum…….(Uykusuzluktan yorgun düşmediğim zamanlarda) İlk zamanlarda ben seçtim kitapları daha sonra birlikte seçtik , bazende önerilere göre şeçimler yaptık bu konuda Şölen teyzemiz bize çokkk yardımcı oldu…

8 Kasım 2016 Salı

Elmayı Kim Isırdı?




Elmayı kim Isırdı?

Yazar: Sema Günaydın Çınar
Çizer: Oğuz Demir
20x20 cm, 32 sayfa
Kırmızı Kedi Çocuk


"Elmayı Kim Isırdı?" adlı kitabımızı Beşiktaş'ta yeni açılan Kırmızı Kedi Kitabevi'nden beraber seçip aldık Ahmet Selim'le. Orada ona kitabın adını söyledim. Sayfalarda bir zebra gözümüze çarpmıştı. Dönerken yol boyunca kitabı hiç açmadan elmayı kimin ısırmış olabileceğini konuştuk. Acaba zebra mı ısırmıştı, yoksa bir başkası mı? Eve gelince bir kez okuduk, öykü çok hoşuna gitti. Sonra bir kez daha okuttu. Evet, Ahmet Selim bu kitaba bayılmıştı çünkü uyumadan önce dönüp bana yine sordu; elmayı kim ısırmıştı anne?

Bir kaç gün sonra da Ahmet Selim'le bir yere giderken kitabı ezberden ona okuduğumu farkettim; "Aç Tırtıl" dan sonra bir kitabı daha hafızama kaydetmiştim, mutluydum:) Bir minik kahramanımız var kitapta, küçük bir oğlan çocuğu; adı Pote. Bir gün Pote bahçedeki elma ağacının altında otururken kafasına bir elma pıt diye düşer ve hikayemiz böyle başlar.

31 Ekim 2016 Pazartesi

Görkem Kantar Arsoy Röportajımız

Bugün blogumuzda konuğumuz sevgili Görkem Kantar Arsoy. Ufak ile Tefek, Rengarenk Tavşanlar İstiyorum gibi kitapları ve Zuzu serisiyle minik okurun gönlünde taht kuran Arsoy, yazarlığın yanı sıra çocuklarla sık sık bir araya gelip atölye çalışmaları da yapıyor. 
Geçtiğimiz günlerde Zuzu'nun Ormanı adlı kitabından şurada bahsettiğimiz yazara bu kez kendisi ile ilgili merak ettiklerimizi sorduk.







Merhaba. Biyografinize baktığımızda İstanbul’da doğup lise yıllarında ABD’ye giderek eğitiminizi orada tamamladığınızı görüyoruz. Bize o yıllardan bahsedebilir misiniz?

O yıllardan hiç bahsetmeyeyim:))
Şaka bir yana, zor yıllardı… Özellikle ilk yılım, yani ben lise sondayken. Yıllarca Amerika’da yaşama hayalleri olan babamın sonunda hayali geçekleşmiş, bize yeşil kart çıkmış, ben ve annem istemesek de Amerika’ya yerleşmiştik. Sevdiğim okulum, arkadaşlarım, her şey geride kalmış, kendimi bin beş yüz Amerikalı öğrencinin içinde bulmuştum. Öğrenciler farklı, dil farklı, sistem farklı, kültür farklı... Özellikle ilk üç ay tek nefes alabildiğim yer, rehberim Gary Scarpa’nın ofisiydi. Nasıl olduysa öğretmenlerden ve derslerden yana hiç sıkıntım olmadı, sıkıntım daha çok sosyal ve kültüreldi. Tıpkı filmlerdeki gibi teneffüslerde dev koridorlarda koşuşturan, dolaplarından eşyalarını alan öğrenciler arasında sanki boğuluyordum. Öğle teneffüsünde bir delik olsa da içine girip saklanmak isterdim. Neyse ki birkaç ay sonra imdadıma spor yetişti! Türkiye’de okulda ve kulüpte basketbol oynadığımdan yeni okulumda da basketbol takımına girmiş, spor ve maçlar vesilesiyle görünmez olmaktan çıkmıştım. Artık benimle konuşanlar, maç sırasında ismimi yalan yanlış tezahürat edenler bile oluyordu. Her geçen gün biraz daha alışıyordum. Okul dışında da evimizin karşısındaki kütüphane benim sığınağım olmuştu. Oraya gidince huzur buluyordum. Bol bol okuyor, kitapların içinde kayboluyor, rahatlıyor, özgürleşiyordum. Charles Dickens’ın David Copperfield romanındaki David’in dediği gibi “Kitaplar olmasaydı delirebilirdim. Sayfaların içinde özgürleştim ve kitapların içindeki karakterle özdeşleştim.” İnsanoğlu her şeye ve her duruma alışmanın bir yolunu buluyor gerçekten. O yıl bir şeyler yitirdim belki, ama kazanımlarım da oldu! Bunların başında okumak istediğim üniversite bana burs verdi ve hala irtibatta olduğum muhteşem hocalarım, arkadaşlarım oldu… Okurken çalıştım, her türlü kulüpte, etkinlikte yer aldım. Olumsuz gibi görünen durumların aslında iyiye vesile olduğunu o yıl öğrendim. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...