13 Nisan 2016 Çarşamba

Taş Masalları




Taş Masalları
6 Kitap
24 'er sayfa

Ümit Yaşar Özkan- Elif Özkan
Erdem Çocuk Yayınları


Bir erkek ve bir kadın varmış, biri çocukları, diğeri kitapları seviyormuş. Evlenmişler. Birlikte ne yapalım diye düşünmüşler. "Taş Masalları"nı yapmışlar. İşte, bize yazarları tarafından imzalı olarak hediye edilen "Taş Masalları"nın ortaya çıkış hikayesi bu. O kadar doğal ve o kadar içten...

Erdem Yayınlarından çıkan bu altı kitaplık seride en hızlı göze çarpan özellik görselleri. Yazarlar illüstrasyonlar yerine, bildiğimiz doğal taşları kullanarak resimler oluşturmuşlar. Bu şekilde de etkileşimli - etkinlikli bir okuma deneyimi sağlamayı hedeflemişler; okuyup taşlarla oynamaya heveslendirmişler. Zaten buna kim hayır diyebilir ki?


Ahmet Selim, benim gözlerimi hayretle açıp okuduğum bazı çocuk kitaplarından ilk başta hiç hoşlanmaz, hatta yüz vermez bile. Bu akıbet, Taş Masalları'nın da başına geldi. Ben içimden "vay beee, ne güzel düşünmüşler" diye diye okurken bizim kuzu hiç ilgilenmedi bile. Sadece kitapları karton muhafazasının içine koyup çıkartmakla uğraştı bir süre. Dedim ki, "+3 gibi görünüyor bu kitap, herhalde taştan oluşturulmuş imajları anlayamadı". Ben, yine de kitapları ortada bıraktım...





Birkaç gün sonra kitapları aldı, kucağıma geldi. Bu aralar favorisi bu, sevdiği kitapları seçtikten sonra kucağıma uzanıp okutmak. Önce 6. kitabı uzattı, "Taşların Şarkısı". Kapağında bir fil vardı, elbette taşlardan yapılmış. Fil en sevdiği hayvanlardan biri.Bu kitap, "Sessiz kitap - etkinlikli" alt başlığıyla yayınlanmış; okurdan resimlere bakıp taşların şarkılarını duymaları beklenmiş. Biz şarkıları henüz duyamadık ama resimlere bakıp neler olduğunu bildik; vapuuuuur, treeeeen, maymuuuun... Hayrettir, kuzucuk tanıyamaz dediğim resimlerdeki herşeyi bildi. Çocukların algıları sandığımızdan çok açık. Bir süre bu kitapla oyalandık. Başkasına da bakmadık.

Serinin yazarları Ümit Yaşar Özkan ve Elif Özkan, önce masalları mı kurguladılar, yoksa taşlarla oynarken mi masallar ortaya çıktı bilmiyorum ama Taşistan'da yaşayan bu çeşit çeşit taşların oluşturdukları şekiller, anlattıkları masallar, "taşvan, taşlangoz" gibi kendilerine özgü isimleriyle çocukları bir hayal dünyasında gezintiye çıkarıyor diyebilirim. Tabi biz, Ahmet Selim kelimeleri yeni öğrendiği için bu özel isimler yerine resimde gördüklerimizi bildik adlarıyla söyledik; tavşan, salyangoz, ahtapot gibi...





Tüm bunlar da bizim minik kuzunun zihninde bir yerler değmiş olmalı ki, gün geçtikçe diğer kitapları da okutmaya başladı. "Taşlangozun Masalı" bir yol hikayesi mesela, şu meşhur "taşvan"a özenen "taşlangoz", arkadaşı kadar hızlı olabilmek için ne yapması gerektiğini öğrenebilmek amacıyla Üçgentaş'a gitmesi gerekir. Bu yolculuk sırasında da birçok şey görür ve farkeder. Üçgentaş'ın "hala hızlı olmak istiyor musun?" sorusuna vereceği cevap az çok bellidir, ama yazarlar bu soruyu çocuk okura da yöneltir.





Bizim en sevdiğimiz 3. kitap "Taş Oyunları" ise Taşistan'daki Karışıktaşlar ve Türlütaşlar takımlarının karşı karşıya gelip yarışmalarıyla başlıyor. Sırayla yengeç oluyorlar, balık oluyorlar, birbirlerini yenmeye çalışıyorlar. En sonunda beklenmedik bir hamleyle Karışıktaşlar bir papatya oluyor ve oyunun rengi değişiyor; sonrası ise kelebekler, kuyular ve başka çiçekler... Taş Oyunları'nı okurken elimizde hep bir taş oldu, kitaptaki taşlarla, elimizdekini eşleştirdik, 18 aylık bir yavrunun taş etkinliği de bu oldu.





İşte, oyun, masal, resim ve taş, hepsi bir arada;  "Afacan Taşların Masalı"nda taşlar bu kez toplu bir oyun oynuyorlar, resim yapıyorlar. Bir uçan balon oluşturuyorlar önce, sonra "taştapot". Daha sonra da küçük bir kız çocuğu ve en sonunda da kızın arkadaşı. Sonra diğer taşlar da oyuna dahil olmak istemişler ama nasıl?





Ahmet Selim'in okurken beni en çok güldürdüğü kitap ise serinin beşincisi, "İsimsiz Taşın Masalı". İki tane gözü olan bir minik taş var ve bir ismi olsun istiyor. Zorlu bir sınavdan geçmesi gerekiyor ve hemen yola koyuluyor. Karşısına çıkan engelleri bir bir aşması gerekiyor güzel bir isim alabilmesi için. Peki ben niye bu kadar gülüyorum? Çünkü kuzucuk daha görür görmez bu minik taşa bir isim verdi bile ; "bagı" :) Çünkü ona göre herhangi birşey azıcık andırsa onun için hemen balık oluyor, hatta bazen andırmasına da gerek yok, o birşeye bagı dediyse o balıktır.





Ve birinci kitap; "Yalnız Taşın Masalı", Taşistanlı yamuk taşın hikayesi. Bu taş, kendini çok yalnız hissediyor ve onun gibi hissedip canı sıkılan taşlarla birleşip oyun oynamaya başlıyorlar. Bir ev oluyorlar, yanına bir ağaç konduruyorlar, bir ağaç, bir bisiklet oluşturuyorlar ama hala bir eksik var. Meğer o eksik bir çocukmuş. Böyle böyle oynadıkları yer cıvıl cıvıl oluyor.Birlikte oynamanın eğlencesini keşfeden taşlar her gün farklı resimlerde buluşuyorlar. İşte çocukları taşla oynamaya teşvik eden soru bu kitabın sonunda geliyor; "taşlarla başka nasıl resimler yapılır, hangi oyunlar oynanır?"





Haydi şimdi taş toplamaya çıkalım, sonra da bu taşlarla resimler yapalım. Sonra belki çocukluğumuzdan kalma beş taş, dokuz taşı da öğretip çocuğumuzla beraber oynarız. Bundan daha keyifli bir şey olabilir mi?


 Videomuzda, kitaplarımızı Ahmet Selim'le birlikte  okuduk.














1 yorum:

  1. Yerim ben senin ahpot demeni😘 Ben ahtapotu kaç yaşında öğrendim acaba? Herşeyi sünger gibi çekiyor valla...ne mutlu size, ne mutlu Ahmet Selim'e...😘😘😘

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...