2 Mayıs 2016 Pazartesi

Ümit Yaşar & Elif Özkan Röportajımız

Blogumuzda en çok okunanlardan biri geçtiğimiz günlerde yayınladığımız "Taş Masalları" adlı seriyi anlattığımız şuradaki yazımız oldu. Erdem Yayınları'ndan çıkan Ümit Yaşar ve Elif Özkan imzalı bu kitaplar çok sevildi, gittikleri her yerde ilgiyle karşılandı, etkinlikler yapıldı, kitapları okuyanlar taş topladı, taşlardan resimler yaptı. Biz de Ümit Yaşar ve Elif Özkan'a bazı sorular yöneltip Taş Masalları'nı daha yakından tanımak ve bir de yazarlarından dinlemek istedik.






Merhaba, biz sizi Taş Masalları ile tanıdık. Öncesinde neler yapıyordunuz?


Mesleklerimizle ilgili işlerin yanında çocuk edebiyatı okumaları yapıyorduk. BeyazBulut (Her yaştan çocuklara edebiyat dergisi) için masallar yazıyorduk. Masallar okuyor, anlatıyor ve dinliyorduk. Oyunlar oynuyorduk.  


Taş Masalları nasıl ortaya çıktı?

Masal dinlemeyi, okumayı, anlatmayı seviyorduk. Oynamayı da… Taş topluyorduk ama pek çok yetişkinin yaptığı gibi düzgün, beyaz ya da parlak taşlardı bunlar. Bir gün beş yaşındaki bir arkadaşımız bize kumsaldan topladığı farklı renk, şekil ve boydaki taşları getirdi. Bunlar pek çok yetişkinin toplamayı tercih edeceği cinsten taşlar değildi. Bu taşlarla oynamaya başlayınca bir takım resimler ortaya çıkmaya başladı sonra bu resimler hareketlendi ve kendi masallarını anlatmaya koyuldular. Küçük arkadaşımızın doğaçlama topladığı taşlarla resimler ve masallar doğaçladık. Sonrasında taş toplarken renk, boy, şekil çeşitliliğini hep gözettik. Ümit taşlarla oynarken Elif bunlarla güzel kitaplar olabilir dedi ve böylece çıktık yola.




Kitaplarda nasıl bir iş bölümü var?

Tam anlamıyla sınırlar çizemeyiz doğrusu. Sürekli karşılıklı diyalog ve etkileşim vardı. Tıpkı ilk kitaptaki gibi J Birlikte doğaçladık, oynadık, hayaller kurduk, keşfettik ve masallaştık.




Peki, taş sizin için nasıl bir malzeme? Neden taşlar insanı çocukluğuna götürür? 

Doğal bir malzeme. Çocuk, masal ve tabiat arasında sıkı bir ilişki var. Küçük bir çocuğun yağmurla, yavru hayvanlarla, çiçeklerle nasıl heyecanlandığını, coştuğunu biliyoruz. Çocuklar tabiattan korkmadan onu severek büyürlerse iç dünyaları da serpilip gelişebiliyor. Biz, çocuklar taşa toprağa dokunsunlar, doğal bir malzemeyle oynasınlar istedik.
Taşların üzerine resimler yapıyorduk önceden ama uzun bir süredir doğal hâlleriyle oynamayı tercih ediyoruz.


Seride her kitapta ayrı bir öykü var ve bunlar sorularla bitiyor. Sorularla neyi hedeflediniz?

Bazı anahtar kelimelerimiz var: Yaratıcılık, doğaçlama, oyun ve masal. Biz her çocuğun ve her yetişkinin elinde farklı okumalarla, her seferinde yeniden şekillenebilecek kitaplar tasarlamaya çalıştık. Soruların tek bir cevabı yok. Her çocuğun cevabı farklı olabilir. Hikâyelerin alt metinlerinde elbette birtakım değerler var. Birlikte oynama, yavaşlayarak hayatı fark etme, problem çözme, kendini tanıma, kendi kalarak biz olabilme… Fakat biz bu değerleri didaktik bir dille dikte ettirmek istemedik. Çocuğun sorarak, sorgulayarak kavramasını hedefledik. Taşlangoz’un Masalı’nın sonunda bir çocuk “Taşlangoz hâlâ hızlı olmak istiyormuş.” diye cevap verebilir. Bu onun tercihi. Yaptığı seçimin onu nereye götüreceğini bu masalla fark edebilir. Kimi sorularımız doğaçlamayı teşvik etmek için metni açık uçlu hâle getiriyor. Kimi sorularda mesela İsimsiz Taşın Masalı’nda çocuğun karakterle özdeşleşmesi sağlanıyor (bazı çocuklar etkinliklerde kendi isimlerini söylüyor veya kendi özelliklerine dair sıfatları) bir taraftan da bir ismi hak etmek söz konusu tabii bu masalda. Bunun için yola çıkmak ve engelleri aşmak gerekiyor. Bir isim sahibi olmanın insanın varlığını nasıl anlamlandırdığı Dede Korkut’tan Ursula LeGuin’e ve Miyazaki’ye kadar örneklerle çeşitlendirilebilir. 





Gittiğiniz fuarlarda ve etkinliklerde kitapları çocuklarla tanıştırdınız. Okurlarınız kitaplarla nasıl bir etkileşime girdi? Farklı yaş grupları farklı tepki verdi mi? 

Çocuklar kelimelerle yaptığımız oyunları sevdiler ve bu oyunları çeşitlendirdiler. Bizim Taşlangoz’umuzun Taşlumbağa’mızın yanına bir çocuk Taşlan ekledi, bir diğeri Taşabaş diye bir isim doğaçladı. Biz de çocuklara okurken anahtarın anahtaş olabileceğini fark ettik. Uygulamalar sırasında en az iki kişiden oluşan gruplar yapıyoruz. Grup üyeleri taşlarını karıştırıyor ve birlikte oynuyorlar. Konya’da gruplardan biri taşlardan bir şehir kurmaya başladı sonra yavaş yavaş kendiliğinden diğer gruplar taştan yollar ve köprülerle bu şehre bağlandılar. Taş Oyunları’nı bir kez oynayabildik henüz ama çocukların yaratıcılıklarının nasıl açığa çıktığını gördük.

Bunun gibi pek çok farklı örnek var tabii her bir etkinlikten hatıralarımıza kaydolan. Bazı etkinliklerde çocuklarla birlikte öğretmen arkadaşlar, anneler de dâhil oldu oyuna.
Okul öncesinden başlayarak ilköğretim, ortaokul ve lise öğrencilerinden ve öğretmenlerinden coşkuyla cevap aldık masallı oyun çağrımıza diyebiliriz.
Ayrıca etkinliklerimizde fark ettik ki çocuklar hâlâ taş topluyorlar hatta bazı anneler kitaplarımızı gördükten sonra pişmanlıklarını dile getirdiler. Meğerse çocuklarımız yanlış bir iş yapmıyormuş keşke onların topladığı taşları atmasaydık dediler. 




Taş Masalları 6 kitap olarak mı tasarlandı? Devamı gelecek mi?

Taş Masalları 6 kitap olarak mı tasarlandı? Devamı gelecek mi?
Altı kitap olarak tasarlandı ama oynarken ve doğaçlarken pek çok proje hazır hâle geldi. Yani şu an birbirimizle paylaştığımız projeler var. Devamı biraz da yayıneviyle birlikte alınabilecek ortak bir karar.

Teşekkür eder ve Taş Masalları'nın başarılarının devamını dileriz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...